6 Mart 2009 Cuma

Firavun Hayri

Günlük... Olamaz oğlum. Sana bu yazıyı kuş tüyü yatakta yazıyorum biliyor musun? Yok lan serap falan görmüyorum. Bildiğin kuştüyü. Efendim? Nereden mi biliyorum kuş tüyünü ? Ayrıntılara takılmasana lan. Şimdi ben nereden mi yazıyorum bunları sana? Orası garip zaten. Çok garip lan. Şaka gibi resmen.

Bir saraydayım ben. Saray dediysem çok da abartılı bir şey bekleme. Ama saray yani bildiğin. Odalar falan güzel yani. Çölün ortasında ne arıyor onu bilmiyorum yalnız. Hatta çölde miyim onu bile bilmiyorum o derece yani. bundan iki gün önceydi ben yana döne bizim Hayri'yi arıyordum. Tepelerden ine çıka imanım gevredi yine. Dinlenmek için gölge bir köşe aradım, çölde bulmak zor tabi. Bir kum dağının arkası gölge gibiydi. Neyse çöktüm oraya. Sonra bir fırtına koptu. Ama nasıl şiddetli... Zaten ortalık kum, bu rüzgar nasıl savurduysa göz gözü görmedi bir süre. Dedim buraya kadarmış. Tam o sırada önümde bir kapı belirdi. Sittir lan dedim içimden. Çöl olm burası ne kapısı lan? Ama tek çare girmekti. Serap olmasın diye dua ede ede itekledim kapıyı. Açıldı. İçeri girdim, karşımda bana bakan yüzlerce kafa. Gözlerim kum dolu tabi sadece kafaları seçebiliyorum neye ait olduklarını değil. Neyse ben şaşkın şaşkın etrafa bakınırken bunlar geldi yanıma. O esnada bayılmışım. Uyandığımda kendimi bu odada buldum. Hayri de yanımdaydı. Rüyadayım sandım önce. Sonra Hayri pandik atınca anladım ki değilmişim. Sarıldık birbirimize. Göz yaşlarımıza hakim olamadık. Duygulu anlar yaşandı. Sonra kendime geldim.

+ Nerdeydin lan günlerdir?
- Abi sorma ya valla habe..
+ Lan kes! Hayvan olsa arkadaşını çölün ortasında bırakmaz...
- Sence de bir çelişki yok mu abi bu işte?
+ Bana kelime oyunlarıyla gelme Hayri. Yerini yurdunu..
- Abi ayıp oluyor ama...
+ Neler çektiğimi bilmiyorsun benim. Günlerce aç susuz gezdim lan çölde. Allah bin belanı versin seni bulana kadar geberecektim lan.
- Ya abi ben de kayboldum aslında buraya tesadüfen geldim.
+ Nasıl lan?
- Abi en son "su buldum mk" diye koşuyordum ya.
+ Eee?
- İşte tam o sırada abi ayağım bir çukura girdi, sonra bir baktım aşağı düşüyorum. Paldır küldür yuvarlandım aşağı. Büyük bir gümbürtüyle aha şu salona çakıldım. Kapıda seni taşıyan yaratıklar vardı ya, onlar buranın yerlileriymiş aslında. Ben düştüğüm sırada ayin yapıyorlarmış. Firavunları falan var bunların galiba. Aynı bana benziyor. Ayı yani. Nereden bulup tapınıyorlarsa... Tam ayinin ortasında gökten inince beni Firavunları sandılar tabi. Şimdi el üstünde tutuyorlar burada.
+ Vay anasını. Demek beni de bu yüzden getirdiler buraya.
- Öyle abi. Kralız lan burada. Eheheh.
+ İyiymiş lan. Çıkıp gezsek mi biraz?
- Abi tek sorun dışarı çıkartmıyorlar. Bu odada kalacağız şimdilik.
+ Hani kraldık lan? Olm benim burnuma kötü kokular geliyor söyleyeyim.
- Yok be abi ne olacak. Günde üç defa gelip sağımı solumu yokluyorlar etrafımda dönüyorlar falan...
+ Allah Allah... Kokusu çıkar bunun yakında. Başımıza bir şey gelmese bare...
- Gelmez gelmez...

Böyle işte günlük. Anlam veremediğim olaylar zinciri içerisindeyim. Bu Hayri salağının keyfi yerinde ama ben huzursuzum. içimde kötü bir his var.

Allah sonumuzu hayretsin günlük...