19 Haziran 2009 Cuma

Uyanış

Günlük naber hacı? Keyfin yerinde mi? Biz burda semiriyoruz da ayıptır söylemesi, sana yazamadım o yüzden uzun zamandır. Her seferinde başka bahanelerle geliyorum yalnız. inandırıcı da olmuyor bence. Unutuyorum işte yazmayı mk. Neyse. Konumuz bu değil.

En son ne dediydim sana... Heh şu saraydaki yaratıklar. Onların ne menem bir şey olduğunu hala çözemedik biz. Zaten çok fazla karşılaşmıyoruz. Fıtı fıtı geziniyorlar ortalıkta. Arada girip çıkıyorlar odaya yemek falan bırakıyorlar. Zararsız gibiler. Tek sorun dışarı çıkamamak işte. Bir sebebi olmalı diyorum kendi kendime ama Hayri karşı çıkıyor buna. Her gün gelip mıncıklıyorlar adamı yine de keyfi yerinde ayının. "Top musun Hayri?" demek istiyorum bazen. "Elliyorlar lan resmen!" Ayının tındığı yok. Ama haftada üç kere gelip tapınıyorlar adama. Ben olsam benim de hoşuma giderdi yani. Ballı herif. Ama ellemeleri hiç hoşuma gitmiyor yani. Yarın öbür gün beni de ellemeye kalkarlarsa kötü yani. Aha... Sesler geliyor dışardan. Yemek getiriyorlar galiba. Az bekle geliyorum ben.

---Az bekle---

Heh geldim. Yemek getirmişler tahmin ettiğim gibi. Et kızartmışlar yine. Çölün ortasında kutuptakinden fazla et yiyoruz anasını satayım. Hadi orada balık var, burada nerden bulup getiriyorlar bu kadar eti anlamıyorum yani.

+ Lan Hayri kes tıkınmayı bak hele.
- Hayırdır abi yine n'oldu?
+ Olm ne eti lan bu?
-Ne bileyim abi. Güzel et ama.
+ Bende onu anlamıyorum işte. Et cidden güzel. Yağlı da. Beni korkutan kısmı da bu zaten.
- Yani?!
+ Yaa Hayri...
- Oha. Abi olamaz ya.
+ Lan mal seni ne diye o kadar mıncıklıyorlar her gün?
- Abi ben Firavun'um diye elliy...
+ Lan ben gidip başbakanı elliyor muyum?
- Tövbe de.
+ Tövbe.
- Abi o zaman bizim bir şekilde kaçmamız lazım.
+ Ha şunu bileydin...

Keşke her şey amerikan filmlerindeki gibi olsaydı diyorum bazen. Ya da ceki çen olsaydık. Havalandırmadan falan kaçabilirdik yani. Bu ufaklar bizi öyle bir besledi ki artık gireceğimiz varsa da giremeyiz o deliğe. Çok yukarıda zaten. Off.

Plan yapmak lazım günlük. Bizi yalnız bırak.

6 Mart 2009 Cuma

Firavun Hayri

Günlük... Olamaz oğlum. Sana bu yazıyı kuş tüyü yatakta yazıyorum biliyor musun? Yok lan serap falan görmüyorum. Bildiğin kuştüyü. Efendim? Nereden mi biliyorum kuş tüyünü ? Ayrıntılara takılmasana lan. Şimdi ben nereden mi yazıyorum bunları sana? Orası garip zaten. Çok garip lan. Şaka gibi resmen.

Bir saraydayım ben. Saray dediysem çok da abartılı bir şey bekleme. Ama saray yani bildiğin. Odalar falan güzel yani. Çölün ortasında ne arıyor onu bilmiyorum yalnız. Hatta çölde miyim onu bile bilmiyorum o derece yani. bundan iki gün önceydi ben yana döne bizim Hayri'yi arıyordum. Tepelerden ine çıka imanım gevredi yine. Dinlenmek için gölge bir köşe aradım, çölde bulmak zor tabi. Bir kum dağının arkası gölge gibiydi. Neyse çöktüm oraya. Sonra bir fırtına koptu. Ama nasıl şiddetli... Zaten ortalık kum, bu rüzgar nasıl savurduysa göz gözü görmedi bir süre. Dedim buraya kadarmış. Tam o sırada önümde bir kapı belirdi. Sittir lan dedim içimden. Çöl olm burası ne kapısı lan? Ama tek çare girmekti. Serap olmasın diye dua ede ede itekledim kapıyı. Açıldı. İçeri girdim, karşımda bana bakan yüzlerce kafa. Gözlerim kum dolu tabi sadece kafaları seçebiliyorum neye ait olduklarını değil. Neyse ben şaşkın şaşkın etrafa bakınırken bunlar geldi yanıma. O esnada bayılmışım. Uyandığımda kendimi bu odada buldum. Hayri de yanımdaydı. Rüyadayım sandım önce. Sonra Hayri pandik atınca anladım ki değilmişim. Sarıldık birbirimize. Göz yaşlarımıza hakim olamadık. Duygulu anlar yaşandı. Sonra kendime geldim.

+ Nerdeydin lan günlerdir?
- Abi sorma ya valla habe..
+ Lan kes! Hayvan olsa arkadaşını çölün ortasında bırakmaz...
- Sence de bir çelişki yok mu abi bu işte?
+ Bana kelime oyunlarıyla gelme Hayri. Yerini yurdunu..
- Abi ayıp oluyor ama...
+ Neler çektiğimi bilmiyorsun benim. Günlerce aç susuz gezdim lan çölde. Allah bin belanı versin seni bulana kadar geberecektim lan.
- Ya abi ben de kayboldum aslında buraya tesadüfen geldim.
+ Nasıl lan?
- Abi en son "su buldum mk" diye koşuyordum ya.
+ Eee?
- İşte tam o sırada abi ayağım bir çukura girdi, sonra bir baktım aşağı düşüyorum. Paldır küldür yuvarlandım aşağı. Büyük bir gümbürtüyle aha şu salona çakıldım. Kapıda seni taşıyan yaratıklar vardı ya, onlar buranın yerlileriymiş aslında. Ben düştüğüm sırada ayin yapıyorlarmış. Firavunları falan var bunların galiba. Aynı bana benziyor. Ayı yani. Nereden bulup tapınıyorlarsa... Tam ayinin ortasında gökten inince beni Firavunları sandılar tabi. Şimdi el üstünde tutuyorlar burada.
+ Vay anasını. Demek beni de bu yüzden getirdiler buraya.
- Öyle abi. Kralız lan burada. Eheheh.
+ İyiymiş lan. Çıkıp gezsek mi biraz?
- Abi tek sorun dışarı çıkartmıyorlar. Bu odada kalacağız şimdilik.
+ Hani kraldık lan? Olm benim burnuma kötü kokular geliyor söyleyeyim.
- Yok be abi ne olacak. Günde üç defa gelip sağımı solumu yokluyorlar etrafımda dönüyorlar falan...
+ Allah Allah... Kokusu çıkar bunun yakında. Başımıza bir şey gelmese bare...
- Gelmez gelmez...

Böyle işte günlük. Anlam veremediğim olaylar zinciri içerisindeyim. Bu Hayri salağının keyfi yerinde ama ben huzursuzum. içimde kötü bir his var.

Allah sonumuzu hayretsin günlük...

26 Ocak 2009 Pazartesi

Hayri kaybolur - 2

Hayri kaybolduğundan beri iki gün geçti günlük. Etrafta bakmadığım yer kalmadı. Ya da kaldı belki ama ben farketmedim. Her yer aynı sonuçta. Kum. Nereye bakıp bakmadığımı da bilmiyorum. Arkamı döndüğümde yine her şey aynı her yer aynı. İşaret falan mı koysaydım ne yapsaydım? Off neden daha önce gelmedi ki aklıma. Gitti dağ gibi adam. Ayı pardon. Of.

Abi nereye kaybolur hala anlamadım. Öyle yuvarlanıp kaybolacak gibi de değil ki. Yüzük mü lan bu? Kesin saklandı bu bir yere. Su falan buldu da ikimize yetmez diye tek başına mı sahiplendi acaba? Öyle bir şey yapsın kendi ellerimle akbabalara yediririm lan. Şerefsizim yediririm. Zerre kadar da acımam. Ama yapmaz öyle şey. ya da yapar mı ya? Son günlerde bir garip davranıyordu sanki benden bir şey gizliyormuş gibi... Yapar mı lan öyle bir şey? Oof. Başıma güneş geçmiş de olabilir aslında. Bu sıcakta post da bir yere kadar. Durdukça ısınıyor zaten. Hamam gibi oluyorum ya. Duman çıkıyor üzerimden. Göbek taşı gibin. Ahaha. Hmm. Güneş geçmiş evet. Havlu falan vardı bir yerde. Hah buldum.

Ya günlük bir yandan kızıyorum şu herife de bir yandan da korkuyorum ya. Ya bir yerde düşüp kaldıysa da benden önce akbabalar bulup onu yediyse? Tepeden bakıyorlar bir de. Kuş bakışı. Bunlar kuş gerçi. Başka türlü bakamazlar. Ama benden iyi görür şerefsizler. Yerler lan Hayri'yi. Çiğ çiğ hemi de. Oof be oğlum ne bok yemeye kayboldun anlamadım ki... Yengeye ne diyeceğim dönünce? Ya çocuklar? Sanki geri döndük de bunları düşünüyorum ben de. Şu ayıyı bulsam yeter şimdilik. İnşallah başına kötü bir şey gelmemiştir. Korkuyorum ya. Bak bak bak yine geldi bu kuşlar... Lan iki dakika bir şey yazdırmadınız defolun gidin! Beni mi yemeye geldin? Bok yersin sen. Bak kertenkele var orda onu ye. Bak bak hala pike yapıyor mal... Lan oğlum küfrettirme lan bana! Sie! Şu kaktüsü kaptığım gibi kafana geçirmezsem... Ahanda kaçtı. Ne güzel oturuyorduk koçum nereye gidiyorsun? Karpuz kesecektik daha. Ehehe. Karpuz da olsa yerdik hani. Sulu sulu. Bir dakika ya karpuz ne lan? Kutupta yoktu öyle bir şey. Burada var mıdır acaba... Olsa da nasıl bir şeydir ki onu da bilmem. Of ya kafa gitti iyice.

Neyse bakalım ben şu herifi aramaya devam edeyim. Bulabilirsem ne ala. Bulamazsam da karpuz yerim. Karpuz? Belki de biraz uyumam lazım benim. Fazla yükleme olmuş belli. Şuraya uzanayım ben. Hadi bakalım günlük sende kıvrıl bir köşeye. Sonra görüşürüz.


22 Ocak 2009 Perşembe

Hayri kaybolur

Hayri kayboldu günlük. Damdan düşer gibi girdim lafa ama durum çok acil. Koskoca ayı kayboldu lan. Gözümün önünde hemde...

Dün oldu günlük bu olay. Yine yürüyoruz Hayri'yle. Birden Hayri su gördüm lan diye tepinmeye başladı. Oha dedim nerede lan? Gösterdiği yerde sadece kum dağları vardı. Serap görüyorsun dedim dinletemedim. Koşmaya başladı. Ben de peşinden tabi. Bayağı koştuk. Bu salak hala ileride vaha olduğunu iddia ediyordu. Yapma etme dedim ama dinleyen kim. Bu sıcakta o kadar hızlı nasıl koştu onu da anlayabilmiş değilim. Sonra bir kum tepesine tırmanmaya başladı gözü dönmüş bir şekilde. Dedim başına güneş geçti anlaşılan. Bari başına bir şey gelmesin peşinden gideyim bende. Arkasından tırmanmaya başladım. O ise çoktan öbür tarafa geçmişti.

+ Hayri! Beklesene oğlum geliyorum.
- ...
+ Ses versene lan?
- ...
+ Hayri?!

Çok korkmuştum. Başına bir şey mi gelmişti acaba? Hızlı hızlı tırmandım son metreleri. Tepeye vardığımda etrafıma bakındım. Kimsecikler yoktu. İnanamadım birden. Tekrar tekrar baktım her tarafa. Ama kum taneciklerinden başka hiçbir şey yoktu. Koskoca ayıyı kaybetmiştim. Kaybolduğumuzdan beri ilk defa panik oldum. Artık yalnızdım. Korkuyordum günlük, hala da korkuyorum... Ne yaparım ben tek başıma Allah'ın çölünde? Bulmam lazım günlük, yoksa harbiden bittim yani... İz miz bırakmış olması lazım arkasında ya... Hayır nasıl birdenbire kaybolur onu da anlamadım. Kocaman ayı lan. 400 kilo. Tavşan değil ki. Off. neyse günlük bulacağız yani başka yolu yok.

Bu akbabalar da fazla olmaya başladı günlük. Sabah uyandığımda tepemde dikilmiş bekliyordu bir tanesi. Nasıl da çirkin bir şey görmen lazım... Kovaladım hemen. Yüzsüz hayvan beş dakika sonra enseme pike yaptı yine. Yakaladım kuyruğundan. İki savurup fırlattım bir köşeye. Baktı baktı uçup gitti sonra. Bir daha da gelmedi. Canımızı kurtardık şimdilik ama açlık devam ediyor günlük. Yese miydim lan acaba hazır yakalamışken? Ne kadar et çıkar acaba... Yarısı tüydür zaten bunun. Ama ne yiyeceğim ki başka... Bir daha gelirse bakarım artık bir çaresine. Lan o değil de yoksa Hayri'yi yedi de bana mı geldi bu? Yok yok o kadar çabuk olamaz. Adam yeni kayboldu daha ne ara öldü de bu hayvan yedi onu... Paranoyak oldum günlük.

Neyse ben sana yazarım yine şimdi bizim elemanı bulmaya gideyim ben. Bir çukura falan düşüp uyumuştur belki. Ayı sonuçta. Biz bu mevsimde uyuruz genelde. Memlekette kış şimdi. Burada kış nasıl olur bilmiyorum ama biyolojik saatim uyumamı söylüyor bana. Hayri kesin uyumuştur ya... Kötü düşünmemeliyim. Neyse ben kaçtım günlük. Hadi öptüm.

13 Ocak 2009 Salı

Akbaba?


Sevgili günlük. Bugün çöldeki 5. gün. Sana yazmadığım günlerde ne yaptın dersen, yürüdüm. Allah'ın çölünde yapacak başka bir şey de yok zaten. Bir yandan yorgunluk bir yandan sıcak... Of ya. Nereden geldim ben buraya. Sabahleyin Hayri sen baya kilo vermişsin lan ehehe diye güldü bana. Pençe bile atamadım. O derece bitmişim anlayacağın. O benden beter ama. Yürüyemiyor pezevenk. Sürünüyor resmen. Oh olsun.

Burada telefonlar da çekmiyor günlük. Uluslararasına açmadık gelirken hanımlara yakalanmayalım diye ama Allah'ın sopası yok ki... Böyle verir belanı işte. Açlık da bir yandan... Ha bak geçen gün yemek bulduk. Bulduk dediğim kaktüsleri yemeye başladık yani yanlış anlama. Başlarda zorlandık biraz, malum her bir yanı diken bu meretin. Ama taşa sürtünce dökülüyormuş. Hayri keşfetti onu da. Adama küfrediyorum bizi buraya getirdi diye ama kırk yılın başı işe yaradı işte. Tek ben kalsaydım açlıktan ölürdüm burda. Şu uçan kuşumsuları yakalayabilseydik...

Sıcak burası. Çok sıcak hemde. Ama geceleri ölümüne soğuk. Kumların üstünde yatmasam neredeyse memleketimdeyim diyeceğim o kadar yani. Göt göte verip uyuyoruz Hayri'yle. Yoksa kabız olacağız o derece. Hayri'ye götümü dönmeye korkuyorum aslında. Sağı solu belli olmaz bunun. Ne halt etmeye geldiğimiz ortada. Şeytana uyup dalmasın lan ben uyurken... Not al günlük: "Hayri'ye karşı önlem alınacak. Gerekirse bağlanacak. Arka sağlama alınmadan uyunmayacak." Aldın mı? Tamamdır, eyvallah.

Neyse günlük bugünlük bu kadar yeter sana. Şimdi yürümeye devam. Belki sahile falan çıkarız, oradan bi gemiye atladık mı doğru memlekete. Bilet parası yok yalnız. İddaa kuponlarını bozdurabilir miyiz acaba burada? Bakacağız artık bir çaresine.

Önemli not: Az kalsın unutuyordum. O bahsettiğim kuşumsular vardı ya, onlar kuş muş değilmiş lan. Akbabaymış. Discovery'de izlemiş Hayri oradan hatırladı. Etçilmiş bunlar. Adam yiyormuş. Oğlum var ya çok pis sıçtık. Tepemizde dolaşmaları hayra alamet değil bunların. Buldular tabi kocaman hayvanları. Taze et. Löpür löpür hemde yağlı yağlı... Hayvan bu canı çeker. Yaradılışı öyle ne yapsın o da... Gagası da kocaman. Ucu da bayağı sivri. Isırdımı kopartır bu. Pike yapmasa bari. Çok tırsıyorum lan.

11 Ocak 2009 Pazar

Çölden ilk izlenimler

Sevgili günlük, bugün çöldeki ilk günüm. Hep o Hayri yüzünden. Ta Grönlandlardan getirdi beni bu Allah'ın çölüne. Neymiş bedevi götürecekmişiz. Eskimoların suyu çıkmıştı zaten. Ne gerek vardı lan eski köye yeni adet getirmeye? Gül gibi geçinip gidiyorduk. Yemek desen o da sorun değildi. Buzu kırıp balık tutuyorduk paşalar gibi. Su desen gani. Burada ne bok yiyeceğim lan? Yemek namına bir deve gördük, ona da Hayri denecek hayvan çaktı. Zaten kaçtı sonra o da götü kurtarmak için. Su? Kaktüs kemiriyoruz sabahtan beri anasını satayım. Ağzım yüzüm diken oldu.

Çölde bedevi götüren kutup ayısı hikayesi vardır günlük bilir misin? Dayım anlatmıştı küçükken. o günden beri bedevi hayali kuruyordum günlük. Hayri'ye de anlatmıştım hikayeyi. O benden beter gaza gelmişti. Abazalığın başa vurduğu dönemlerdeydi o zamanlar. O gazla geldik işte buraya. Çükünün peşinde koşanın sonu böyle olur. İnsan bir düşünür ayının ne işi var kutupta diye (insan derken lafın gelişi). Ayı lan bu. Kutup ayısı hemde. Soğukta yaşar. Soğuğu da geçtim kutup lan. Buz her yer. Güneş müneş yok zaten. Anasını satayım 20 yıldır 20 dakika güneş görmedim ben burada sabahtan beri beynim kaynadı. Tüylerim döküldü lan sıcaktan. Geri dönünce taşak malzemesi olacağız millete, tabi dönebilirsek.

Oof Hayri of. Şuradan bir kurtulayım...

Not: Bir de günlük tepemizde uçan bir şeyler var. Kuş gibi. Ama büyük biraz. Kafası kel böyle uzun kanatlı bir şey. Arada pike yapıyor gavat. O da kaybolmuş herhalde. Şimdilik bilmiyoruz. Gelişmelerden haberdar edeceğim seni günlük.

Sahra Çölü'nde bedevi avı

Günlerden bir gün yine çöldeyiz arkadaşlarla. Kuzey kutbunda eskimolarla idare ediyorduk eskiden. Ama artık akıllandılar. Taştır sopadır iğneli çubuktur Allah ne verdiyse saldırıyor şerefsizler. Çöldeyiz o yüzden. Ara sıra bedeviler geliyor buraya. Onlar daha kolay lokma. Koskoca çöl zaten burası. Her yer kum. Taş yok sopa yok hiçbir şey yok. Kaderlerine razı oluyor garibanlar.

Fazla dağıttık konuyu. Çöldeydik değil mi? Hah. Aramızda anlaştık ilk gelen bedeviyi kimin götüreceğini belirledik falan. Bekliyoruz biri gelsin diye. Bekle Allah bekle. Yok kimse gelmiyor. Bizimkiler sıkıldı beklemekten ufak ufak dağılmaya başladılar. Bir ben bir de Hayri kaldık. Hava da nasıl sıcak...

+Abi diyorum gitsek mi?
-Yok yok gelir şimdi. Ahada geliyor bak...
+Seraptır o serap.

Beklemeye devam. Ahada o ne? Bir deve. Sahibi nerede lan bunun? Yok lan galiba... Off bunun için mi götüm pişti akşama kadar kızgın kumlarda.

+Hayri gidiyorum ben.
-Nereye olm bak geldi işte.
+O deve lan deve.
-Ee ne olmuş?
+Oha lan. manyak mısın oğlum? Evde yenge bekliyodur seni geç kalmayalım bak...
-Dur abi dur geliyorum ben sen git.
+Abi yapma etme.
-Sen karışma.

Engel olamadım. Yazık oldu hayvana. Ayı oğlu ayı.